OYUN ÖRNEKLERİ

SÜSLÜ HANIM OYUNU
(Her iki sıra iki kez söylenir)
Erkekler: Süslü hanım geliyor tüm kalpleri yakıyor.
Süslü hanım:

1- Çantamı taktım koluma
Çıktım bağdat yoluna
Ben bir subay beklerken
Kasapta çıktı karşıma
Kasap: Dizlerinin üstüne çöküp ellerini açarak
2(Elbisenin moruna yandım süslü hanıma
Ayakkabım toz atar
Kasap bana laf atar
Ben istemem kasabı
Et kokar her yanı

2- Çantamı taktım koluma
Çıktım Bağdat yoluna
Ben bir subay beklerken
Çöpçü de çıktı karşıma
Çöpçü: Dizlerinin üstüne çöküp ellerini açarak
Elbisenin moruna yandım süslü hanıma
Ayakkabım toz atar
Çöpçü bana göz atar
Gözün kör olsun çöpçü
Elalem bize bakar.

3- Çantamı taktım koluma
Çıktım Bağdat yoluna
Ben bir subay beklerken
Doktor da çıktı karşıma
Doktor: Dizlerinin üstüne çöküp ellerini açarak
Elbisenin moruna yandım süslü hanıma
Ayakkabım toz atar
Doktor bana laf atar
Ben istemem doktoru
Hastası bırakmaz onu

4- Çantamı taktım koluma
Çıktım Bağdat yoluna
Ben bir subay beklerken
Aşçı da çıktı karşıma
Aşçı: Dizlerinin üstüne çöküp ellerini açarak
Elbisenin moruna yandım süslü hanıma
Ayakkabım toz atar
Aşçı göz atar
Ben istemem aşçıyı
Soğan kokar her yanı

5- Çantamı taktım koluma
Çıktım Bağdat yoluna
Ben bir subay beklerken
Memur da çıktı karşıma
Memur: Dizlerinin üstüne çöküp ellerini açarak
Elbisenin moruna yandım süslü hanıma
Ayakkabım toz atar
Memur bana laf atar
Ben istemem memuru
Zor gelir ayın sonu

6- Çantamı taktım koluma
Çıktım Bağdat yoluna
Ben bir subay beklerken
Manav da çıktı karşıma
Manav: Dizlerinin üstüne çöküp ellerini açarak
Elbisenin moruna yandım süslü hanıma
Ayakkabım toz atar
Manav bana göz atar
Ben istemem manavı
Ot kokar her yanı

7- Çantamı taktım koluma
Çıktım Bağdat yoluna
Ben bir subay beklerken
Subay da çıktı karşıma
Memur: Dizlerinin üstüne çöküp ellerini açarak
Elbisenin moruna yandım süslü hanıma
Ayakkabım toz atar
Ben bir subay beklerken
Subay da yanmış aşkıma
(Kol kola girerek sahneden çıkarlar. )

ANA KIZ OYUNU
(Kapı çalar anne kapıya doğru gider. )
Anne: kim o?
doktor gelir
doktor: Ben doktor
Anne: Ne istiyorsun?
Doktor: Kızını

Anne: (kızının yanına gider onu uzaktan sever gibi yaparak şu şarkıyı söyler)
ah kızım edalı kızım
benim ay yıldızım.
enide bir doktor
istiyor vereyim mi?

Kız: Ah ana canım ana dilleri yana
ben varmam ona
onunda çok iğneleri var
batırır bana. (doktor arkaya gider)

(Kapı çalar anne kapıya doğru gider. )
Anne :kim o?
Sarhoş: Ben sarhoş
Anne: Ne istiyorsun?
Sarhoş: Kızını

Anne:
Ah kızım edalı kızım
benim ay yıldızım.
Senide bir sarhoş istiyor
vereyim mi kızım?

Kız:
Ah ana canım ana
ben varmam ona
o içer içer sarhoş olur
Hiç bakmaz bana.
Sarhoş arkaya geçer.

(Kapı çalar anne kapıya doğru gider. )
Anne :Kim o?
Çöpçü: Ben çöpçü?
Anne: Ne istiyorsun?
Çöpçü: Kızını

Anne:
Ah kızım edalı kızım
benim ay yıldızım.
Senide bir çöpçü istiyor
vereyim mi ?

Kız:
Ah ana canım ana
ben varmam ona
onunda çok çöpleri var
oplatır bana.
Çöpçü arkaya geçer

(Kapı çalar anne kapıya doğru gider. )
Anne. kim o?
Delikanlı: Ben delikanlı
Anne: Ne istiyorsun?
Delikanlı: Kzını

Anne:
Ah kızım edalı kızım
benim ay yıldızım.
Senide bir delikanlı istiyor
vereyim m kızımi?

Kız:
Ah ana canım ana
ben varırım ona
o bir delikanlıdır
bakar o bana

Anne ve kız söylerken üsküdara gider ikennin müziği kullanılıyor

BALON ŞİŞİRME OYUNU
Her çocuğun eline birer balon verin şişirsinler
sonra çocuklara sorun şişirilmiş balonu havaya atarsak ve ağzıda açıksa ne olur
elleriyle havası kaçmış balonu canlandırırlar fısssssssssss gibi
sonra öğretmen şimdi tek tek balonlarınızı havaya atın ve dikkatlice izleyin der
çocuklar atar ve izlerler sonra bütün vücutlarıyla balonun sönerken yani havası kaçarken yaptığı hareketleri taklid ederler çok komik oluyor deneyin konuşalım.

LA FONTEIN ORMAN MAHKEMESİNDE
SAHNE: Kuş sesleri, hayvan sesleri ardından seyircilerin içinden bir
çığlık sesi duyulur.

LA FONTEN(KAAN): BIRAKINNN, BIRAKINNN, BIRAKIN BENİ BIRAKINNNN.

YUKİ KIZ(BİLGE): YÜRÜ YÜRÜ DİYORUM , SANA. BİZİMLE GELMELİSİN.

LA FONTEN:BIRAKIN BENİ. BIRAKIN. BIRAKIN DİYORUM SİZE.

YUKİ KIZ. BİZE ZORLUK ÇIKARMADA YÜRÜ BAKALIM. . ORMANDA BÜTÜN HAYVANLAR SENİ BEKLİYORLAR HAYDİ GECİKMEMELİYİZ. YÜRÜ.

LA FONTEN:SİZE SUÇSUZUM DİYORUM BIRAKIN BENİ BIRAKIN.

YUKİ KIZ:SUÇSUZLUĞUNU ONLARA ANLATIRSIN HAYDİ YÜRÜ.
LA FONTEN. BIRAKIN . BIRAKIN BENİ.

YUKİ KIZ: KES SESİNİ DE YÜRÜ.

SAHNE:PERDE AÇILIR:

SAHNE: Hayvanlar uğultu ile sahnede beklemektedirler. Seyircilerin arasından sahneye çıkan Yuri kızlar LA FONTENİ sürüklemektedir.

LA FONTEN:Bırakın beni bırakın. Ben bir şey yapmadım. Sadece hayvan masalları yazdım suçum ne benim?

YUKİ KIZ: Bunları hayvanlara danışmadan kitap yazarken düşünmeliydin şimdi bize zorluk çıkarmada yürü.

LA FONTEN: Size beni bırakın diyorum. Ben suçlu değilim.

YUKİ KIZ: Buna sen karar veremezsin az sonra yargıç aslanın huzurunda olacaksın derdini ona anlatırsın haydi bize zorluk çıkarmada yürü.

LA FONTEN: Bırakın beni , bırakın, size suçsuzum diyorum.
SAHNE: Aslanın elinde ağaçtan baltası ile önünde sehpası vardır. Yuki La Fonten’i aslanın önüne fırlatır. La Fonten düşer ve kalkar. Hayvanlar sahnede gelişi güzel yerlerini alırlar.

LA FONTEN: Bırakın beni bırakın diyorum. Benim ne suçum var?

ASLAN(EKİN): La Fonten, ne istiyorsun bizlerden? Neden bizleri
İyiler, kötüler, aptallar akıllılar , güzeller çirkinler diye, ikiye bölüp, birbirimize düşürüyorsun? Hem sen, bu öyküleri yazmadan önce , hiçbir insan bizim için böyle düşünmez, hiçbir hayvan da bu denli birbirine düşman kesilmezdi. Sen yazmadan önce EŞEK EŞEK DEĞİLDİ; Daha bürünmemişti benim postuma, Taşımazdı insanların yükünü. KARINCA da bu denli cimri değildi. Ve yaz günleri çalışırken türküler söylediği için kendisine , her zaman yardım ederdi. AĞUSTOSBÖCEĞİNE.
Bizlerden ne kötülük gördün ki, hepimize böyle kendince ön adlar takıyor büyükleri çocukları bize güldürüyorsun?

LA FONTEN: Beni suçlayamazsınız! Çünkü, bütün kötü davranışları sizlerden öğrendim ben.

TÜM HAYVANLAR: SAHNE :Tüm hayvanlar öfkeli ve sinirli bağrışırlar.

1. MAYMUN(M. ALİ):Söylesin bakalım söyle, söylesin, söylesin. Haydi söyle.
2. MAYMUN(ÜMİT):Ne söyleyecekmişsin bizlere haydi söyle. Söylesin bakalım, söylesin. Haydi söylesin. NELERİ ÖĞRENMİŞTİR BİZLERDEN.

TÜM HAYVANLAR:HAYDİ SÖYLESİN , SÖYLESİN. Neleri öğrenmiştir bizden?
LA FONTEN: Kabalığı ayıdan öğrendim.
(ayı homurdanır. )
Aptallığı kargadan.
SAHNE: Karga gakkkk, gakkkk, GAKKK diye ses çıkarır. Aslan çekiciyle kürsüye vurarak…
ASLAN: Susunnn!susun lütfen, susun, sessiz olmalısınız.
Bitirsin sözlerini, daha sonra yaparsınız savunmanızı.

LA FONTEN: Sinsiliği yılandan, zeki olmayı tilkiden, korkaklığı tavşandan.

SAHNE: Tavşan elindeki havucu öfkeyle aslanın suratına fırlatır. )

ASLAN: Bu ne saygısızlık derhal dışarı çıkın…

SAHNE: Tavşan salonu terk eder.

LA FONTEN sinirli, sinirli)Haksız olmadığımı davranışlarınız da kanıtlıyor.
Çalışkanlığı karıncadan, aylaklığı ağustosböceğinden, nankörlüğü kediden öğrendim.

TÜM HAYVANLAR: Tüm hayvanlar öfkeli müthiş bir uğultu salon inliyor.

ASLAN kükreyerek)SUSUN SUSUNNNN! Yoksa susmayanı salondan dışarı atacağım.

Sahne SALON SUS PUS OLUR. )

Ayı parmağını kaldırarak söz ister.
AYI(MELİH):Kendimi savunmam gerek kendimi savunmalıyım.

ASLAN: konuş bakalım ayı kardeş neler söyleyeceksin dinleyelim.
AYI: Ben kaba bir hayvan değilim. Sayın başkanım. Bir gün arı yuvasına çomak sokmuş, bal alıyordum.
LA FONTEN: Hayır . çalıyordun.
SAHNE: Ayı utançla bakar, La Fonten kasılır, böbürlenir.
AYI: Sayın başkanım niyetim birazcık bal yemekti…
Siz de bilirsiniz eskiden biz arılarla dosttuk. Ballarını bize esirgemeden verirlerdi. Ama ne zaman insanlar bal yemek için onları kovanlara tutsak ettiler. Onlar da herkesi sokmaya başladılar. işte az önce de söylediğim gibi niyetim birazcık bal yemekti ama her yanımı soktu arılar, bir de bu yetmiyormuş gibi elimde bal yürüyordum. Bir oduncu ansızın baltasıyla vurdu kafama aldı elimden peteklerimi, ben de nerede bir insan görsem, ölüyse saygı duydum, diriyse vurdum yerden yere. Aldım çalınan emeklerimi. İşte o günden sonra beni nerede yakalasalar burnuma hemen bir kanca taktılar. Bir avuçcuk un için döve döve oynattılar.
SAHNE: Ayı alkışlar arasında giderken sahneye tavşan gelir.

TAVŞAN(ZEYNEP):Özür dilerim sayın yargıç , özür dilerim La Fonten, özür dilerim dostlarım.
(salona dönerek)
Bana kızmayınız . Hem etine, hem kürküne göz dikilmiş biriyim ben. Yeteneklerimin korkaklığıma bağlanması da caba . Aslında görünüşe göre insanlarla dosttuk. Havuçla beslerlerdi bizi. Sevdiklerini sandık…. Ne yapalım? Tavşanız işte, bilemedik yanıldık. Yetmezmiş gibi sanki bütün bunlar, bir kadını sevindirebilmek için otuzumuzu birden soyuyorlar. Bir de onurumuzu kırıp , kaplumbağanın bir yarışta bizi geçtiğini söylemeleri işin en acı yanı. Şimdi söyler misiniz kardeşlerim? Kim kimden öğrenmiş, kötülükleri?

TÜM HAYVANLAR(SAHNE) TAVŞANI ALKIŞLAR

ASLAN: Yine siz haksızsınız La Fonten.

TISSSS TISSSSS Tıssss…. .
YILAN KIVRILARAK KÜRSÜYE YAKLAŞIR.
YILAN(MELİSA):İyisinizdir umarım. Bay La Fonten ne kadar şıksınız.

SAHNE: Bütün hayvanlar sinirlenir . Uğultulu sesler çıkarırlar. Yılan onları tısslıyarak susturur.

ASLAN: Ben söz vermeden kimse konuşmayacak. (leyleklere dönerek)
Sizde yılanlardan gözünüzü ayırmayacaksınız.

YILAN: Övünmek gibi olmasın ama, benim derim hepinizinkinden daha değerlidir.
Bu konuda insanlara kızmıyorum.
Çünkü onun değerini en iyi onlar biliyorlar. Benim Bay La Fonten’e kişisel bir kinim yok. Yalnızca YILAN MASALINDAN DOLAYI BİRAZCIK KIRGINIM.

1-MAYMUN:Hangi yılan masalı, hangisi , hangisi?
2-MAYMUN:Hangisiymiş. . ?Hangisi? Hangi yılan masalıymış o.. Söyle haydi..

YILAN kekeleyerek )
Hahangigisi oOOlacak ku kukuyruuğuumm biii biir bir gün başkaldırmış ya ben baş olacağım diye işte o masal.

Tüm hayvanlar: SAHNE:Bütün salon kahkahalarla güler, aslan bile yargıç olduğunu unutmuş karnını tuta tuta güler. Yılan şaşkın şaşkın bakar.

1- MAYMUN::Kültürsüz YILAN, bilmiyor musun?O öykü Bay La Fonten’in değil, Anadolulu Ezop’undur.
ASLANGÜLEREK)Bu konuda size bir sözümüz yok Bay La Fonten

SAHNE: Kedi salına, salına ve bir yay gibi gerinerek bıyıklarını burkar. , sıçrar.

KEDİ(SEZGİ): Mırnav, MırnavvvMIRRRRR MIRNAVVV…La Fonten! Mırnavvv…Sayın Başkanım MIRRRMIRNAV. ….
Sayın La Fonten benim kürküm neden değersiz? Üzüldüğümü sanmayın. Ama sanırım nedenini öğrenmek de hakkım. Hem şapkanızdaki tüye bakılırsa, siz uzmansınız galiba bu konuda. Kardeşlerim. . Aslında insanlar sevmezler beni, bakmayın siz dost göründüklerine, gereksinmeleri olduğu içindir bize yakınlıkları. Fare tutmayan bir kedi olun, yatamazsınız sobanın yanına. Mırıldanamazsınız uykunuzda. Öyle sere serpe gezinemezsiniz odalarda. Sevmezler bu tavrınızı. Sevmezler, bir de, çocuklarla dost olmamızı.
İsterler ki sizin, bir yün yumakla oynadığınız gibi onlarda sizinle oynasınlar. İzin vermezseniz adınız konur hemen NANKÖR KEDİ.
Ne derlerse desinler ama adımızın başına NANKÖR sözcüğünü eklemesinler. Hem neden nankör oluyoruz? Ekmeğimizi suyumuzu onlar mı veriyor? Hem biz onlardan uzakta her zaman yaşayabiliriz. Ama onlar, hiçbir zaman, hayvanlar olmadan yaşamlarını kolayca sürdüremezler.

SAHNE: Tüm hayvanlar alkışlıyordu kediyi. Ağustosböceği cırcır öterek söz istiyor, tüm hayvanlarda onun sesinden kurtulmak için konuşma sırasının ona verilmesini istiyorlardı.

ASLAN: Gelin bakalım Bay ağustos böceği, konuşma sırası sizde.

SAHNE: Ağustosböceği herkesi selamlayarak karıncalara doğru yaklaşır onlara seslenir.

AĞUSTOS BÖCEĞİ(KEMAL):Merak etmeyin kardeşim . . Kendimle birlikte sizleri de aklayacağım.

KARINCA AĞUSTOS BÖCEĞİNİ ALKIŞLAYARAK)Bunu başaracağını biliyorum bay ağustos böceği . Yaşasın aklanacağız. Orman ne güzel ne güzel.
SAHNE: Karınca alkışlarken , daha sonra tüm hayvanlar ORMAN NE GÜZEL, NE GÜZEL şarkısını söylemeye başlar. Elleriyle tempo tutarlar.

KESTANE GÜRGEN PALAMUT
ALTI YAPRAK ÜSTÜ BULUT
GEL SEN BURDA DERDİ UNUT
ORMAN NE GÜZEL NE GÜZEL
DALLAR KOLKOLA GÖRÜNÜR
YAPRAK YAPRAĞA SÜRÜNÜR
KIŞIN KARLAR BÜRÜNÜR
ORMAN NE GÜZEL NE GÜZEL

AĞUSTOSBÖCEĞİ:Şarkı söylemeyi çok sevdiğim doğrudur dostlarım. Ama, bana ve kardeşlerim karıncalara yakıştırılan yalanlara karşı kendimi savunmakta sanırım hakkım.

KAPLUMBAĞA:Sayın başkanım, LA FONTEN benim hep ağır hareket ettiğimle dalga geçti ama hedefe ulaşmamla da beni onore etti. Ben şikayetçi değilim.

KELEBEK: Ben şikayetçiyim. Beni iyi yada kötü yönde anlamda masalların bile almamış. Oysa ormanda var mı benden renklisi ve güzeli. Çok kırıldım incindim. Oysa ben masallara ne de çok yakışırdım.

ARI: En az senin kadar ben de yakışırdım masallarla, benim kendimde balım da çok güzel. Sadece balımı anlatmış. Az yer vermiş masallarında. Ben be kırıldım şikayetçi değilim.

SAHNE:. Küçük bir böcek tarafından yalancılıkla suçlanmak La Fonten’i sinirlendirmişti Aslana dönerek.

LA FONTEN: Sizler bile bıkıp CIR CIR sesinden , bir an önce kessin diye sesini , konuşma sırasını ona verdiniz. Eğer bu dilenciye , benim de inanacağımı sanıyorsanız aldanıyorsunuz.

SAHNE: Ağustosböceği duymamış gibi söylenenleri La Fonten’e doğru yürür.

AĞUSTOSBÖCEĞİ: Siz ormanda yaşamasına karşın, hayvanlar hakkında köklü bir bilgisi olmayan, yalan yanlış bilgilerle onları insanlara tanıtan, bilgisiz bir kent soylususunuz. Yazdıkları , geçmişteki amacından sapmış, salt, kötü , çocuk yazını ürünleri olmuş. Talihsiz bir yazarsınız. Eğer öykünüzü yazarken , biraz araştırsaydınız…Biraz düşünseydiniz…Kendi kendinize , bu canlının adı , neden Mart böceği , Şubat böceği , Temmuz böceği değil de Ağustos böceği diye sorsaydınız! İşte bütün bu yanlışlıkları yapmayacaktınız. Ve kış mevsimleri ölen , biz ağustosböceklerini tembellik ve dilencilikle…iyi kalpli karıncaları da cimrilikle suçlamayacaktınız.

SAHNE: La Fonten başını öne eğer usulca yerine oturur.

TÜM HAYVANLAR:YALANCI YALANCI SANA KİMSE İNANMAZ
YALANCI YALANCI SÖZÜNE KİMSE KANMAZ

ASLAN: Bilgisizlik bir yazar için bağışlanamayacak bir suçtur Bay La Fonten.

KARGA(KARGA):GAKK GAKKK GAKKKKKK Bay La Fonten! Ben aptal bir kuş değilim. Bakın işte peynirim. Başta bunu, özellikle bilmenizi isterim. Eskiden benim sesim çok güzeldi GAKKKK…

SAHNE: Tüm hayvanlar gülüşür. Karga sinirlenir. Karga seyirciye dönerek…

KARGA: Aldırmayın siz gülenlere kuşların hepsinden daha güzel öterdim. Baktım ki kafese kilitliyorlar çirkinleştirdim sesimi. . Kurtuldum ellerinden. Oydum gözlerini.

ASLANKÜKREYEREK KIZGINLIKLA BAĞIRIR)
Kötülükle övünülmez Bay Karga! Biz burada kötülüğü yargılıyoruz.

KARGA: İşte arkadaşlar, bu da onlara ders oldu. Gördükleri yerde taşladılar beni. Ama şu sözü de kulaklarına küpe yaptılar
BESLEME KARGAYI OYAR GÖZÜNÜ GAKKK GAKKK GAKKK

ASLAN: Patavatsız seni:PEKALA son konuşmacı kim?

SAHNE: Kibirli, kibirli tilki yaklaşır kürsüye.

TİLKİ(TURHAN):Güzel bir yakıştırma da olsa KURNAZLIĞI İNSANDAN ÖĞRENDİM. Hiçbir şey yapmamıştık onlara. Derimizi yüzüp sırtlarına giydiler. Kolay mı bir canlının derisinden olması?Kışın ısıtırken başkalarını kendisinin çıplak çıplak gezmesi Bu yüzden derisiz kalmak korkusu hep uzak tuttu insanlardan beni. Ama ne kadar aklımı çalıştırsam, ne kadar uyanık olmaya çalıştımsa da dostlarım. Sökmedi kurnaz tilkiliğim. Bildiğiniz gibi hep , sonunda dönüp dolaşıp, kürkçü dükkanına vardım. Şimdi bir bayan tilki insan derisinden yapılmış kürk giymek isteseydi işte o zaman Bay La Fonten Tilki gibi değil de bir insan gibi kurnaz olacaktı.
SAHNE: Tüm hayvanlar tilkiyi ayakta alkışlar. Tilki yerine geçer.

ASLAN: Başka konuşmacı kaldı mı?

MAYMUN: Ben de söz alabilir miyim? Sayın başkanım. Benim de insanlardan şikayetim var. Biz maymunları(BÜTÜN MAYMUNLAR ÇIĞLIK ATAR)Biz maymunları, kafeslere koyup, elimize tarak ve ayna tutuşturuyorlar sonra da karşımıza geçip kahkahalarla gülüyorlar. Muzun kabuğunu soyuyoruz, fındık, fıstık, çekirdek yiyoruz diye bize laflar atıp
gülüyorlar. Sorarım size bunları insanlarda yapmıyorlar mı?
ASLAN: Maymun kardeşim, biz burada insanları değil LA FONTEN’İ yargılıyoruz. Lütfen yerinize.

MAYMUN: Ama haksızlar.

SAHNE: Tüm hayvanlar destek verirler.

SAHNE: Aslan çekicini üç kez kürsüye vurarak.
ASLAN: Söylemek istediğiniz başka bir şey var mı?

SAHNE: Bütün hayvanlar sus pus olur. Aslan kürsüde ayağa kalkar.

ASLAN: Mahkememiz, bütün hayvanların savunmasından sonra şu sonuca varmıştır.
HAYVALAR BÜTÜN KÖTÜ DAVRANIŞLARI LA FONTEINDEN ÖĞRENMİŞTİR.

SAHNE: Tüm hayvanlar hoplayıp zıplamaya sevinç çığlıkları atmaya başlarlar.
ASLAN: Ceza olarak La Fonten’in sanat bahçesine konacak ve hayvanlara parayla gösterilecek.

SAHNE:TÜM HAYVANLAR TEK TEK ÖNE ÇIKAR YERİNİ ALIR. . SELAM VERİLİR DAHA SONRA SEYİRCİ ALKIŞLANIR.
Bu oyunu YALVAÇ URAL yazmış.

AYNA OYUNU
Oyun yeri, süresi, katılımcı sayısı: Drama sınıfı, 5–10 dakika, 15–20 öğrenci.

Amaçlar\Hedefler: Ortak hareket edebilme, özgüveni geliştirerek kendini ifade edebilme bedensel koordinasyonu geliştirebilme, taklit ve rol oynama becerisini güçlendirme, büyük-küçük kas gelişimi, dikkati ve konsantrasyonu sağlama.

Uygulama:
Öğrenciler arasında ikililer oluşturulur. İkili olan öğrencilerden biri ayna olur, diğeri ise onun karşısına geçer. Ayna olan çocuk arkadaşının yaptıklarını taklit etmek zorundadır.

YANKI OYUNU
Oyun yeri, süresi, katılımcı sayısı: Drama sınıfı, 15–20 dakika, 15–20 öğrenci.

Amaçlar\Hedefler: Taklit ve rol yapma becerisini güçlendirme, konsantrasyona ve duygu düşünce alışverişine yardımcı olma, doğaçlama becerisini geliştirme.

Uygulama:
Ayna oyununda olduğu gibi bu oyunda da öğrencilerden beklenen, birbirlerini taklit etmeleridir. Ama bu defa birbirlerinin vokallerini (seslerini) taklit etmeleri gerekmektedir. Oyunun ilerleyen aşamalarında öğrencilerin birbirleriyle diyalog kurmaları ve doğaçlama yapmaları istenmelidir.

PİNG-PONG OYUNU
Amaç: Tanışma, isim öğrenme hatırlama
Sayı: Herhangi
Süre: 15-25 dakika
Grup daire oluşturacak şekilde ayakta dizilir. Ebe ortaya geçerek parmağıyla işaret ettiği kişiye “ping” yada “pong” der. Ebe
işaret ettiği kişiye ping derse işaret edilen kişi kendi solundaki kişinin ismini 3 saniye içinde söylemelidir, pong derse sağındaki
kişinin ismini söylemelidir. Yanlış söylerse ebe olarak ortaya geçer. Ebeb uzun süre ortada kalınca yada herkesin kendi
yanındakinin ismini ezberlediğini düşünüp yer değiştirmelerini istediğinde “ping-pong” diye bağırır. “Ping –pong” dendiğinde
herkes yer değistirmek zorundadır.

BAŞIM AĞRIYOR
Koşuyor, zıplıyor, oynuyoruz. Terliyoruz. Buzdolabından açıp buz gibi bir bardak su içiyoruz. Oh, biraz serinledik! Tekrar oyuna devam ediyoruz.
Sonra başımız ağrımaya başlıyor. Yutkunurken boğazımız da ağrıyor. Alnımız da ateş gibi yanıyor. Yatıyoruz. Annemiz geliyor, ilaç veriyor. İyileşiyoruz.

PARAP PARAP OYUNU
Sağ elimi ileri veririm şöyle böyle oynatır
Yerimde dönerim parap parap parap
Sol elimi ileri veririm şöyle böyle oynatır
Yerimde dönerim parap parap parap
Sağ ayağımı ileri veririm şöyle böyle oynatır
Yerimde dönerim parap parap parap
Sol ayağımı ileri veririm şöyle böyle oynatır
Yerimde dönerim parap parap parap
Ben göbeğimi ileri veririm şöyle böyle oynatıp
Yerimde dönerim parap parap parap

BAYRAK VERME OYUNU
Çocuklar iki gruba ayrılırlar. Her çocuğun birer bayrağı vardır. Amaç; Atatürk köşesine ( bahçe ya da sınıf içi ) bayrakları en çabuk bırakan grup olmaktır. Öğretmenin başla komutu ile sıraya giren oyuncular sırayla ellerindeki bayrağı koşarak Atatürk köşesine bırakırlar ve geri dönerek sırası gelen arkadaşının eline dokunurlar. Eline dokunulan çocuk bayrağını bırakmak için yola çıkar. Her iki grup aynı şekilde yarışırlar. Bayrakalarını önce bitiren grup kazanır.
Arkadaşının eline değmeden yola çıkan çocuk geri dönerek bir daha başlamak zorundadır.

PADİŞAH – SULTAN OYUNU
Çocuklar tef eşliğinde ( öğretmen ritm tutar ) hareketli bir şekilde sınıf ya da bahçede grup halinde dolaşırlar. Öğretmen ” Padişah ” diye bağırdığında erkek öğrenciler donup kalırlar. ” Sultan ” dediğinde de kız öğrenciler donar kalırlar. Hiç kıpırdamamaya çalışırlar. Öğretmen belli bir süre sonra tefle yine ritm tutmaya başladığında çocuklar hareketlerine devam eder.
Kımıldayan yanar ve oyun dışı kalır. Öğretmen arada ” şehzade ” ya da ” başkan “gibi şaşırtma yapabilir.

ASKER SELAMI VERELİM
Çocuklar tek sıra halinde ya da ikişerli olarak karşılıklı dururlar. Birbirlerine sırayla komut verirler. “Asker selam ver ” diye. 10 kere 9 kere, isteğe göre selam sayısı değişir.
Öğretmenin rehberliğinde bütün sınıf asker yürüyüşü takliti yapar ve selam verirler. Atatürk’ e selam verelim diye oyun oynanabilir.

BAYRAK VERME OYUNU
Bir bayrak hazırlanır ve bir ebe seçilir. Bayrak bir çocuğa verilir. Ebe bayraklı çocuğu kovalamaya başlar. Kaçan çocuk ebeye yakalanmadan bayrağı başka bir arkadaşına verirse kurtulur. Veremez ve ebe tarafından yakalanırsa ebe olur.

HEYKEL OLALIM OYUNU
Öğretmen düdük çalınca öğrenciler heykel olurlar.
– Atatürk heykeli
– Asker heykeli
– Bayrak tutan insan heykeli
– Kitap okuyan insan heykeli
Öğretmen düdüğü tekrar çalınca heykeller bozulur. Başka hangi heykeller yapılabilir konuşulur.

CUMHURİYET BALOSU
Cumhuriyet balosu yapalım denir. Çocuklar kendilerine eş seçerler ve müzik eşliğinde dans ederler. Hareketli şarkılar eşliğinde oyunlar oynayarak cumhuriyet bayramını kutlarlar